Baharın ilk çiçekleri...
Uzun ve Çetin bir kışın ardından bahar bütün güzellikleryile bizi yine büyülüyor bizi yine kendine aşık ediyor.
Baharı sevmeyen varmıdır bu dünyada ? Yeryüzünün yeniden hayat buluşunu yeniden doğuşunu sevmeyen... Mis gibi çiçek kokularını, güneşin o miskinletici yumuşak ışığını, kuş seslerini, derelerin şırıltısını sevmeyen varmıdır soruyorum size...
Dün Denizlideydim biraz Afyonun soğuğundan kaçmak biraz derslere çalışmaya, işe ara vereyim dedim ve oradan yazdım sizlere... İlham perim orada ziyaret etti beni orada aşık oldum doğaya güzel baharın gelişini ilk orada hissettim...
hani dersiniz şimdi sende aşık olmaya hazırsın ha e bende ne yapayım doğaya ayrı bir tutkuyla bağlanmışım bu benim özüm.
En son Denizlideydik demiştik değil mi;
ilk durağım Kaklık mağralarıydı ki arabadan iner inmez müthiş bir kükürt kokusu karşılıyor mağara sizi ve başta nerede midem ağzıma geliyordu amapes etmiyorum ve nede olsa canımdan çok sevdiğim yanımda deyip devam ediyorum ve içine giriyorum...
Müthiş bir yer karşılıyor beni sanki pamukkale travertenlerinin minyatürü niteliğindeki bu mağarada fotoğraf çekmeye doyamıyorum ve o manzaralar beni büyülüyor.
Devam ediyorum yoluma ve denizli merkeze giriyoruz ilk durağım hediyelik eşyaların olduğu dükkanlar oluyor birçoğunu gezerek birkaç hediyelik eşyalar alıyoruz ve oradan kızılsu denilen bir yere gidiyoruz ki yerden adeta sıcak su fışkırıyor ve jeotermal bir su olduğundan birçok minerali barındırıyor ve tam olarak bilemediğim bir maddeden dolayı suyun çıktığı ve aktığı yerler kızıl ve turuncu arası bir renk almış tabiki kaynak suya dokunmadan geçmiyorum ama elimi bir kaç saniye sonra çekmek zorunda kalıyorum çünkü su en az 60-70 derece ki elinizi pişimeye yeter :) Sonra karnımın iyiden iyiye acıktığını hissediyorum ve kendimizi ilk bulduğumuz lokantaya atıyoruz.
Sonraki durağımız Hierapolis antik kenti oluyor ve gezebildiğim kadar hierapolis i geziyorum ki en güzel ve gözde yeri olan Hierapolis tiyatrosuna çıkıyoruz ama nefes nefese kalıyorum ve yorgunlıktan bitmiş halde tepeye çıkıyoruz ama gerçekten mükemmel bir manzara hem antik tiyatro olsun hem hierapolis beni büyülüyor adeta bir süre sonra hipnozdan çıkyorum birkaç fotoğraf çekip tiyatronun sağından aşağı doğru yollanıyoruz ve gitgide Antique Poll'a varıyoruz ve biraz nefeslendikten sonra nihayet aşağı Pamukkale Travertenlerine iniyoruz ve ayakkabılarımız çıkarıp paldır küldür giriyoruz ve ayağım suya girer girmez müthiş bir rahatlama bedenimi sarıyorve yürürken yorulmamam gerekirken tuhaf bir şekilde rahatlıyorum ve yorgunluğumun gittği hissi vücüdüma yerleşiyor ve orada bizim fotoğrafımızı çekecek birini ararken ''I can withdraw your photo (fotoğrafınızı çekebilirim)'' diyor biri sonra makinemi ona veriyorum ve bizi çektikten sonra sohbete başlıyoruz ; Alman olduğunu doktor mesleğini icra ettiğini ve Göttingen de yaşadığını öğreniyorum ve birkaç tane beraber fotoğraf çektikten sonra makinemin şarjı bitiyor ve adam ''ben çekeyim sizi sonra mail ine gönderirim'' diyor ve mail adresimi verdikten sonra Travertenlerden aşağı doğru süzülüyoruz ve güney kapısından çıkıyoruz...
Sonra şehir merkezine gidip birgüzel yemek yiyoruz ve yavaş yavaş dönüş yoluna hazırlanıyoruz ve nihayet gece 01:00 sularında evime geliyorum...
Özet olarak
İnanın ben çok keyif aldım belki çok fazla yoruldum ama Denizliyi hem gezmeye hem fotoğraf çekmeye doyamadım... Gitmeyi düşünene varsa kesinlikle tavsiye ederim...
Aşağıda çektiğim birkaçtane acizane fotoğraf...
Denizliden Birkaç Fotoğraf
Kaklık Mağraları
Kaklık mağaraları 1 |
Kaklık mağaraları 2 |
Kaklık mağaraları 3 |
Kaklık mağaraları 4 |
Kaklık mağaraları 5 |
Hierapolis 1 |
Hierapolis 2 |
Hierapolis 3 |
Hierapolis 4 |
Hierapolis 5 |
Hieropolis 6 |
Pamukkale den |